Özellikle Çocuğumuzu gözlemleyip şu sorulara cevap verelim:
- Çocuğumuz nerede ve ne zaman öfkeleniyor? Mesela oyun oynarken mi? Gelişi güzel mi? Ya da belirli nesnelere mi öfkeleniyor?
- Öfkesini nasıl dışa vuruyor? Ağlayarak, bağırarak ya da tehdit ederek mi?
- Öfke patlaması öncesinde ve sonrasında neler yaşanıyor?
Bu soruları cevapladıktan sonra, anne baba veya bir eğitimci olarak aşağıda yer alan birtakım tavsiyeleri uygulayabilirsiniz.
Öfkeli bir çocuğa yardım ederken onun öncelikle neden öfkeli olduğunu anlamalı ve eğer çocuk bu öfkenin farkında değil ise onun bu öfkesinin farkına varmasını sağlamalısınız. Bunu yaparken de kullanacağınız en iyi yöntem, onu olduğu gibi kabul edip dinlemeniz olacaktır.
Öfkeli çocuklar çevrelerine sakin, anlayışlı ve kendilerini anlayacak yetişkinleri isterler, onlara ihtiyaç duyarlar.
Çocuğumuzun öfkeli anında ona kızmanız, bağırmanız veya azarlamanız öfkesini azaltmayacak aksine bastırılmış bu duygular ileriye dönük olarak daha büyük öfke patlamalarına sebep olacaktır. Çocuğumuzun sakin olduğu bir anda neyin onu bu kadar öfkelendirdiğini sorarak olayla ilgili duygularını ortaya çıkartabilirsiniz. Böylelikle öfkenin asıl kaynağına inebilirsiniz.
Çocuğumuzun sakin olduğu, az da olsa öfkesine hakim olduğu ve fakat zor bir durumla başa çıktığı bir anda takdir edin ve ödüllendirin.
Çocuğumuza duygularını anlattığı bir günlük tutmasını tavsiye edebilirsiniz. Kendini öfkelendiren olaylar karşısında nasıl davrandığını, bu davranışın sonuçlarını ve yapmış olduğu davranışın problemi çözmek için iyi bir yol olup olmadığını anlatmasını isteyebilirsiniz. Çocuğunuz yazı yazmayı sevmiyorsa bu duygularını resim yaparak da ifade edebilir.
Ana baba olarak öncelikle çocuğumuzda görmek istediğimiz davranışı sizler sergilemelisiniz. Mesela, öfkenizi sağa-sola bir şeyler atarak göstermek yerine, öfkenizi kelimelere dökebilir ve onlara asıl problemin öfke olmadığını, bu öfkeyi ifade edebilme biçimi olduğunu gösterebilirsiniz.
Ayrıca çocuğumuzun bir sporla uğraşmasını sağlayabilirsiniz. Mesela, karate veya aikido gibi kişinin kendini kontrol edebileceği ve enerjisini çok rahat bir şekilde boşaltacağı spor dalları olabilir.
ONLARIN PARASINI BEN VERMEDİM Mİ
Banu’ya babası oyuncak bir mutfak takımı almıştı. Pırıl pırıl parlayan bu küçük madeni kapları Banu çok sevmişti. Ona bundan daha güzel bir hediye verilemezdi.
Mutfak takımına kavuştuğu gün, sevincine diyecek yoktu. Onları yıkamış, kurulamış, kutusuna yerleştirmişti. Arkadaşları kendisini ziyarete geldikçe mutfak takımlarını çıkarır, onlara yemek pişirir, ziyafet verirdi. Kardeşi İsmail, sık sık oyunlarını bozuyorsa da Banu fazla ses çıkarmıyordu.
Bir gün, Banu okulda iken, kardeşi İsmail onun mutfak takımlarıyla oynamak istediğini söyledi. Babası da verdi. İsmail kıskanç bir çocuktu. Niyeti oynamak değil ablasının oyuncaklarına zarar vermekti. Nitekim oynuyormuş gibi yaparak bardaklardan birini ayağı ile ezdi.
Banu, eve gelip mutfak takımının dağılmış olduğunu görünce heyecanlandı. Onları düzeltmek isterken ezilmiş bardağı fark etti. Üzüntüden gözleri iri yaş taneleriyle doldu. Annesi oyuncakları İsmail’e babasının verdiğini söyleyince sesini çıkartmadı. Acısını kalbine gömdü.
Ertesi gün iki tabak daha aynı akıbete uğrayınca Banu dayanamadı. Ezilmiş bardağı ve tabakları alıp babasına koştu: “Babacığım, görüyor musun ; İsmail oyuncaklarımı ne hale getirmiş!” dedi ve ağlamaya başladı. Babasının cevabı ne oldu biliyor musunuz: “Ne olmuş yani! Onların parasını ben vermedim mi? Çekil git şimdi başımdan seninle uğraşacak zamanım yok!”
Banu, kendisi için çok değerli oyuncakların ezilmiş olmasına aldırış etmeyen bu babaya içinden çok kırıldı. Aradan bir hafta bile geçmemişti ki, küçük kızın pembe yanakları soldu. Eski neşesini kaybetti. O olaydan sonra, Banu’nun babasına sevgi ile baktığını gören olmadı.